24 Şubat

2017

Bir önceki yazımızda değindiğimiz üzere ( http://www.gchukukburosu.com/?p=675 ) Arazi derecelendirmeleri nazara alınarak proje idaresince yapılan yada yaptırılan yeni parselizasyon planları ve yeni mülkiyet lisiteleri mahalinde 15 gün süre ile askıya çıkartılır.Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren 15 gün içerisinde proje idaresine itiraz edebilirler, bu itirazlar en geç 30 gün içerisinde karara bağlanır. Yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri Bakanlığın onayı ile kesinleşir.

Bu aşamaların ardından itirazı neticesinde itirazı haklı bulunmayan ilgililerin idari işlemin iptaline ilişkin 60 gün içerisinde dava açmaları gerekmektedir.Aşağıda paylaşmış olduğumuz Danıştay kararı dava açma süresine ilişkin olarak yol göstermektedir.Danıştay  özetle ilanen tebliğin dava açma süresinin başlangıcında esas alınamayacağını belirtmiş , sürenin başlangıcı için idarece yapılan işleme ilişkin ilgililerin tam anlamıyla bilgilendirilmesi koşulunu aramıştır.

T.C.
DANIŞTAY
17. DAİRE
E. 2015/9490
K. 2015/3116
T. 1.7.2015
• ARAZİ TOPLULAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR İŞLEMİN İPTALİ İSTEMİ ( İdarelerce Yapılan Bilgilendirmelerin Yetersiz Olduğu/Davacıların Bilgiye Erişim Hakkının Tam Anlamıyla Sağlanmadığı – Davanın Süre Aşımı Sebebiyle Reddi Yolunda Verilen Kararda İsabet Bulunmadığı )
• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Arazi Toplulaştırmasının Sübjektif Bir İşlem Olması Anlamında İlanen Tebliğin Dava Açma Süresi Başlangıcına Esas Alınamayacağı – İdarelerce Yapılan Bilgilendirmelerin Yetersiz Olduğu/İşin Esası İncelenmek Suretiyle Karar Verilmesi Gerekirken Süre Aşımı Sebebiyle Reddin Hatalı Olduğu )
• MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKI ( Arazi Toplulaştırması Yapılmasına Dair İşlemin İptali/İşlemin Teknik Bir Yönünün Bulunması Dikkate Alındığında Tüm Unsurlarıyla Davacılar Tarafından Öğrenilemediği – Dava Açma Süresinin Geçirildiği Yorumunun Mahkemeye Erişim Hakkının Özünü İhlal Edeceği )
• MÜLKİYET HAKKI ( Uyuşmazlığın Mülkiyet Hakkıyla İlgili Olduğu – Arazi Toplulaştırmasının Sübjektif Bir İşlem Olmamayacağı/Davanın Süre Aşımı Sebebiyle Reddi Yolunda Verilen Kararda Hukuki İsabet Bulunmadığı )
2577/m.7
ÖZET : Dava, arazi toplulaştırması yapılmasına dair işlemin ve başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, işlemin teknik bir yönünün bulunması hususu da dikkate alındığında, tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenilemediği, değişikliklerin davacıya bildirilmediği, davalı idarece yapılan bilgilendirmelerin yetersiz olduğu ve davacıların bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun, mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği görüldüğünden, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamıştır.
İstemin Özeti : Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 18.9.2014 gün ve E:2014/704, K:2014/800 Sayılı kararın, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: İstemin kabulüyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onyedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Aydın ili, Koçarlı ilçesi, Sabuca Köyü’nde bulunan 13 ve 14 numaralı parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanda 3083 Sayılı Kanun uyarınca arazi toplulaştırması yapılmasına dair işlemin ve başvurunun reddine dair 17.3.2014 tarih ve 3723 Sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, toplulaştırma işleminin son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde itirazda bulunulmadığı ve dava açılmadığı; bu süreler geçirildikten sonra yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süre aşımı sebebiyle incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde; “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, tarihi izleyen günden başlayacağı, 11. maddesinde; ‘İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine, kadar geçmiş süre de hesaba katılır.” hükümlerine yer verilmiştir.
3083 Sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun “Kanunun amacı” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda; a ) Toprağın verimli şekilde işletilmesini, işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını, b ) Yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız çiftçilerin zirai aile işletmeleri kurabilmeleri için Devletin mülkiyetinde bulunan topraklarla topraklandırmalarını, desteklenmelerini, eğitilmelerini, c ) Ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi-suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi, d ) Yeni yerleşme yerleri kurmayı, mevcut yerleşme yerlerine eklemeler yapmayı, e ) Zorunluluk halinde tarım arazisinin diğer amaçlara tahsisini düzenlemeyi, f ) Dağıtılmayan tarım arazisinin değerlendirilme şeklini belirlemeyi, g ) Bakanlar Kurulunca gerekli görülen diğer bölgelerde gayrimenkullerin Milli Güvenlik sebebiyle mülkiyet ve tasarruf şekillerinde ve yerleşim yerlerinde düzenlemeler yapmayı, sağlamaktır.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun “Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri” başlıklı 6. maddesinde; “Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakati aranmaksızın arazi toplulaştırması yapılabilir, isteğe bağlı olanlara öncelik vermek kaydıyla arazi toplulaştırmasını teşvik için ilgili kuruluşça arazi genişletmek ve kredi imkanlarından daha fazla faydalandırmak gibi destekleyici tedbirler alınabilir. Toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için ‘a kadar katılım payı kesilir. Toplulaştırma sebebiyle kapanan yollarla, yol fazlalıkları da aynı amaç için kullanılır. Katılım payı için herhangi bir bedel ödenmez. Ancak, katılım payı dışında kesilen arazi, öncelikle varsa eşdeğer Hazine arazisinden karşılanır. Yoksa, kesilen arazi için kamulaştırma işlemi yapılır. Toplulaştırma sonunda dağıtılan veya sahibine bırakılan tarım arazisi malikleri adına, geriye kalan arazi ise Hazine adına uygulayıcı kuruluşun talebi ile tapuya tescil edilir. Malikleri adına tescil edilen arazi bu Kanun hükümleri dışında o bölge için tespit edilen dağıtım normundan daha küçük parçalara rızaen veya hükmen taksim edilemez ve ifraz işlemlerine konu olamaz. Bu husus tapu siciline şerh edilir. Toplulaştırma esas ve usulleri ile toprağın derecelendirilmesinin nasıl yapılacağı yönetmelikte belirtilir.” kuralına yer verilmiştir.
Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin “Toplulaştırma” başlıklı 20. maddesinde; “Toplulaştırma, uygulama alanında ekonomik üretime- imkan vermeyecek şekilde parçalı ve hisseli arazinin birleştirilmesi ve bu amaçla kamulaştırma, az topraklı veya topraksız çiftçinin topraklandırılması, sahibine bırakılacak arazinin belirlenmesi, köy gelişme ve yeni köy yerleşme alanlarına yer ayrılması gibi arazi düzenlemesine dair diğer hususları kapsar. Toplulaştırmanın uygulanacağı yerler, teknik, ekonomik, sosyal ve hukuki faydalar gözönünde bulundurularak Bölge Müdürlüğünün teklifi ve Genel Müdürlüğün onayı ile belirlenir.” kuralına, 22. maddesinde; “Toplulaştırma yapılması uygun görülen yerlerde, arazi malikleri ve bunların sahip oldukları arazi miktarına ait çifte ekseriyetin sağlanamaması halinde Bölge Müdürlüğünün teklifi ve Genel Müdürlüğün onayı ile zorunlu toplulaştırma yapılabilir” hükmüne, 23. maddesinde; “Toplulaştırma yapılmasına karar verilen yerler, sınırları da belirtilmek suretiyle Bölge Müdürlüğünce alışılmış usullerle mahallinde ilan edilir. Ayrıca, Toplulaştırmanın yapılacağı yerler, mahallin en büyük mülki amirine de bildirilir. Toplulaştırma projeleri teknik talimatla belirtilen esaslara göre hazırlanır ve Bölge Müdürünün teklifi ve Genel Müdürün onayı ile kesinleşir.” hükmüne, 24. maddesinde; “Toplulaştırmanın uygulanacağı proje alanında bulunan parseller, tapu kütüğüne şerh verilmesi için Bölge Müdürlüğünce mahalli tapu sicil muhafızlığına bildirilir. Şerh tarihinden sonra araziyi devralan veya üzerinde bir hak iddia eden kimse, eski malikin yükümlülüklerini aynen kabul etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Aydın ili, Koçarlı ilçesi, Sabuca Köyü’nün 2004/7103 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 3083 Sayılı Kanun uygulama alanı kapsamına alındığı, Arazi Toplulaştırma Projesi hazırlandığı ve ilk ilanın 31/5-14.6.2010 tarihleri arasında, 2. ilanın 20/8-3.9.2010 tarihleri arasında, 3. ve son ilanın 23/8-6.9.2011 tarihleri arasında 15’er gün sürelerle askıya çıkarılmak suretiyle mahallinde ilan edildiği; 27.6.2013 tarihinden itibaren geçici yer teslimi işlemlerine başlanıldığı; bu aşamada davacı tarafından 24.7.2013 tarihli dilekçeyle sadece artezyen kuyusunun konumuna yaptığı itiraz üzerine davalı idare tarafından yeniden yapılan revize plan ve krokinin 18/11-2.12.2013 tarihleri arasında 15 gün süreyle askıya çıkarılmak suretiyle ilan edildiği; davacı tarafından bu defa 10.3.2014 tarihli başvuru dilekçesi ile son yapılan düzenlemenin tümüyle kaldırılmasının istenildiği; davalı idare tarafından, toplulaştırma işlemlerinin 18/11-2.12.2013 tarihleri arasında yapılan ilan üzerine kesinleştiği belirtilerek 17.3.2014 tarih ve 3723 Sayılı yazı ile davacının talebinin reddi üzerine 9.4.2014 havale tarihli dilekçeyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Mülkiyetin korunması” başlıklı Ek Protokolünün 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almaktadır.
Aynı Sözleşmenin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6/1. maddesinde ise; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” kuralı yer almaktadır.
Söz konusu hakkın yorumlanması, hayata geçirilmesi anlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları referans olarak görülmektedir. Mahkeme kararlarında görüleceği üzere adil yargılanma hakkının sağlanmasında tarafların mahkemeye erişim hakkının sağlanması hususu önem arz etmektedir. Mahkemeye erişim hakkının yargı yolunun bulunmaması ve yasal yollarla doğrudan engellenmesi hususları hak ihlali olarak kabul edildiği gibi, usul kurallarının katı yorumlanması çerçevesinde, dolaylı bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının da hak ihlali kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Mahkeme “De Geouffre de la pradelle- Fransa” davasında; doğal sit ilanına karşı açılan davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolundaki kararın, mahkemeye erişim hakkını kısıtladığını, dava açma süresinin başlangıcının net olmadığını vurgulamış, “Stubbing ve Diğerleri ile Birleşik Krallık” kararında da, süre açısından yapılan değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediğini ifade etmiştir.
İdari davalarda dava açma süresi, idari istikrarın sağlanması anlamında kamu düzeninin bir gereği olarak öngörülen bir usul kuralıdır. Diğer taraftan dava açma süresinin değerlendirilmesinde hukuki uyuşmazlığın tarafı olan davacıların bilgiye erişim hakkı da dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davalı idareler, tesis ettikleri idari işlemlerin hukukilik karinesinden yararlanması anlamında davacılara nazaran daha ayrıcalıklı bir konumdadır. Bilgiye erişim hakkının bir gereği olarak, uyuşmazlığın özünü ilgilendiren hususlarda muhatapların davaya konu işlemin tüm unsurlarıyla öğrenilmesi, bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlama konusunda davalı idarelerin sorumlulukları bulunmaktadır. Öte yandan, bilgiye erişim hakkı, Sözleşmenin, yukarda ifade edilen 6. maddesi kapsamında “silahların eşitliği ve çekişmeli yargılamanın sağlanması” konusunda da önem arzetmektedir. Söz konusu ilke uyarınca tarafların eşit bir şekilde hukuki argümanlarını Mahkemeye sunabilme imkanlarının bulunması gerekmekte, yargılamanın taraflarının kural olarak bütün kanıt, görüş ve belgeler konusunda bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Bu durum, yargılamada taraflar arasında sağlanması gereken eşitliğin bir gereğidir. Mahkemenin “J.J.-Hollanda”, “Göç- Türkiye” ve “Meral- Türkiye” kararlarında söz konusu ilkenin önemi vurgulanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, tesis edilen arazi toplulaştırması işlemi, özü itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile temel bir insan hakkı olarak öngörülen mülkiyet hakkı ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan, niteliği itibariyle teknik bir konu olması bağlamında, mühendislik uygulamalarını da içeren uygulamanın, ne şekilde gerçekleştiğinin muhataplarınca tam olarak öğrenilmesinin sağlanması adına, davalı idarece işlemin tüm unsurlarıyla davacılara tebliğ edilmesi, açıklanması gerekmektedir.
Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, tarımsal işletme verimliliğinin arttırılması, optimum tarımsal arazi büyüklüklerinin sağlanması adına arazi toplulaştırmasının yapılabileceği, arazi toplulaştırma sürecinin; uygulama alanı belirlenmesi, arazi derecelendirmesinin yapılması, mülkiyet durumunun tespiti ile parselasyon yapılarak yeni parsellerin oluşması şeklinde gerçekleştiği, anılan süreçte tesis edilen işlemlerin tebliği konusunda ilan yönteminin öngörüldüğü ve itiraz süreleri tanındığı görülmektedir.
Diğer taraftan; arazi toplulaştırma işleminin mahiyeti itibariyle; bir uygulama alanında proje uygulanması şeklinde gerçekleşmesine rağmen, kişilerin maliki oldukları taşınmazların her biri açısından sübjektif etkiler doğuran bireysel bir işlem niteliğinde olduğu; aynı zamanda kişilerin malik oldukları taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunulması konusunda idarelere yetki tanınması anlamında mülkiyet hakkını doğrudan ilgilendirdiği hukuki uyuşmazlıkların da adil yargılanma hakkı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Uyuşmazlıkta, parselasyon işleminin muhatabına tebliğ edilmediği, davacıya tahsis edilen taşınmazın ada ve parsel numarasının değiştiği, bu değişikliğin ilan edilip edilmediğinin net olmadığı, değişikliklerin ne şekilde tebliğ edildiği yolunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalı idare tarafından davacının itirazı üzerine yapılan yeni işlemle ile ilgili olarak bilgilendirme yapıldığı belirtilmesine rağmen davaya konu arazi toplulaştırması işleminin tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenildiğinin açıkça ortaya konulamadığı, davacının ilk talebi üzerine yapılan davaya konu yeni düzenlemeden haberdar olduğu anda tekrar davalı idareye başvuruda bulunulduğunun davacı tarafından belirtildiği, tapu tescilinin yapılıp yapılmadığının belirlenemediği görülmektedir.
Bu durumda, uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, işlemin teknik bir yönünün bulunması hususu da dikkate alındığında, tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenilemediği, değişikliklerin davacıya bildirilmediği, davalı idarece yapılan bilgilendirmelerin yetersiz olduğu ve davacıların bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun, mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği görüldüğünden, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesi kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde Danıştay’da kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 01.07.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

 

Avukat Caner ÇOBAN

G&C Hukuk ve Danışmanlık Bürosu

TARIM ARAZİLERİNİN TOPLULAŞTIRILMASI ve ÇÖZÜM YOLLARI

  • Giriş :

Son dönemde ülkemizde çiftçilikle uğraşan vatandaşlarımızın karşılaşmış oldukları arazi toplulaştırma işlemlerinin dayanağını 5403 sayılı toprak kullanımı ve arazi koruma kanunu’nun 17. maddesi oluşturmaktadır.Bu madde atfı gereğince 29/07/22009 tarihinde Bakanlar kurulunca 2009/15154 karar sayısı ile çıkarılan Toprak arazilerinin korunması, kullanılması ve arazi toplulaştırılmasına ilişkin tüzük resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Toplulaştırma işlemleri kadastrosu yapılmış arazilere uygulanmaktadır.Ancak belirlenen toplulaştırma alanı içerisinde bir kısım alanın kadastro paftalarının yenilenmesi gerekiyorsa, bu yerlerin kadastro veya yenileme işlemleri Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce öncelikle yapılarak ve ya yaptırılarak toplulaştıra işlemlerine uygun hale getirilir.

Arazi toplulaştırması isteğe bağlı toplulaştırma ve maliklerin muvafakati aranmaksızın proje bazında arazi toplulaştırması  olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.

  • İsteğe Bağlı Toplulaştırma :

İsteğe bağlı toplulaştırma Arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için toplulaştırma istenen arazinin yarısından çoğuna malik olan ve sayıca toplulaştırma istenen arazinin maliklerinden yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati ile Bakanlar Kurulu kararı ile yapılmaktadır.

  • Maliklerin Muvafakati Aranmaksızın Proje Bazında Arazi Toplulaştırması:

Yine Arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin en elverişli ölçülerde oluşması için istek olmasa dahi Bakanlığın ve Kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirlenir ve uygulanır.

Görüldüğü gibi her iki toplulaştırma yöntemi de Bakanlar Kurulu kararı ile yapılmaktadır.Bakanlar Kurulu’nun bu kararı toplulaştırma ve diğer işlemler yönünden kamu yararı kararı sayılmaktadır.Uygulamada ise isteğe bağlı toplulaştırma işlemlerine öncelik tanınmaktadır. Bakanlar Kurulu kararından sonra Toplulaştırma projesinin arazi çalışmalarına başlanacağı, mahalli ekim mevsiminden en az otuz gün önce yerel imkanlarla duyurulur.

  • Toplulaştırmaya Yönelik Hazırlık İşlemleri :
  • Arazi malikleri ile ön görüşme yapılması ve muvafakat alınması :

Toplulaştırma işlemlerinin başlangıcında tüzük gereği proje birimince, proje alanı içinde bulunan arazi malikleri ile yerel yönetim temsilcilerinin katıldıkları bir toplantı düzenlenerek proje ile ilgili olarak kamu ve bireysel yararlara yönelik istekler saptanır. Projeye giren işler ayrıntılı olarak açıklanır. Toplulaştırma alanı; mülkiyet, toprak koruma, arazi bozulması, tarımsal sulama, ekolojik yapı ve diğer tarla içi geliştirme hizmetleri yönünden incelenerek proje kapsamına girecek işler belirlenir. Toplantıda alınan kararlar ve yapılacak işler yerel imkanlarla duyurulur.

  • Tapu Siciline Şerh Konulması :

Arazi toplulaştırılması yapılmasına ilişkin karar verilen yerlerdeki parsellere ilişkin toplulaştırma sahasına girdiğine dair şerh konulması, proje idarelerinin isteği üzerine Bakanlık veya valilik tarafından tapu sicil müdürlüklerinden talep edilir ve tapu siciline bu şerh eklenir.Bu şerh eklendikten sonra toplulaştırma işlemi bitinceye kadar taşınmazlar üzerinde ki her türlü devir, temlik, ipotek ve satış vaadi, ifraz ve taksim, ayni ve şahsi haklar ile şerh işlemleri proje idaresinin talebi üzerine bakanlık veya valiliklerin izni ile yapılabilir.

Herhangi bir şekilde dava konusu edilmiş taşınmazlara ilişkin toplulaştırma işlemlerine başlandıktan sonra devam eden davanın mahkemesine toplulaştırma işlemine başlandığı ve tapuya şerh konulduğu hususu bildirilir.

Toplulaştırma işleminden sonra araziyi satın alan malik önceki malikin kabul etmiş olduğu bütün taahhütleri kabul etmiş sayılır.

  • Toplulaştırma Alanlarında Alınacak Önlemler :

Proje birimince uygulamayı geciktirmemek için 3 yılı geçmemek üzere arazilerde yapılacak bitkisel üretimin  tür ve çeşidi çiftçilerinde görüşü alınarak belirlenir.Belirlenen bu liste yerel imkanlarla duyurulur.Ancak belirlenen ürünlere riayet edilmemesi uygulama konusunda her hangi bir gecikmeye neden olmaz.

Erozyon tehlikesi bulunan alanlarda bitki örtüsünün korunması ve geliştirilmesi için doğal dengeyi   bozmamak kaydıyla proje idaresi tarafından gerekli tedbirler alınır.Meyve ağaçları ve meyvesiz ağaçlar ile geniş çalı topluluklarının korunması esastır.

  • Toplulaştırma İşlemleri :

Yukarıda belirlenen hazırlık işlemleri tamamlandıktan sonra toplulaştırma işlemleri yapılacak alanda bulunan taşınmazları derecelendirmek üzere tüzük gereği arazi derecelendirme komisyonu kurulur.Ancak Parsellerin yerlerinin değiştirilmesine maliklerinin yazılı olarak muvafakat vermeleri durumunda arazi derecelendirme komisyonu oluşturulmasına gerek yoktur.

  • Arazi Derecelendirme Komisyonunun Kurulması :

Arazi derecelendirme komisyonu proje idaresinde belirlenecek başkan dahil proje biriminden 3 asil bir yedek üye, köylerde köy muhtarının belirleyeceği bir asıl bir yedek üye, belediyelerde belediye başkanının belirleyeceği konusunda uzman bir asil bir yedek üye, il özel idarelerinde valinin belirleyeceği bir asil bir yedek üye, olmak üzere 6 asil 3 yedek üyeden oluşur.Proje birimi başkanı komisyona başkanlık eder.Arazi derecelendirme komisyonu çoğunluk sağlanarak toplanır ve karar oy çokluğu ile alınır.Eşitlik halinde karar başkanın taraf olduğu yönde alınır.

  • Arazi Derecelendirmesi ve İlanı :

Arazi derecelendirme komisyonu tarafından, toplulaştırma alanında bulunan araziler, aynı değerde yeni arazi verilebilmesi amacıyla proje birimince yapılan veya yaptırılan ve toprağın kalıcı ve değişken özelliklerini belirleyen toprak ve verimlilik etütleri, yerleşim yerlerine veya işletme merkezlerine uzaklığı ve arazinin diğer özellikleri göz önüne alınarak derecelendirilir. Buna göre derecelendirme katsayıları belirlenir. Belirlenen katsayılar kadastral parsel alanları ile çarpılarak parsellerin birim cinsinden değerleri elde edilir. Bulunan bu değer üzerinden yeni parselasyon yapılır.Arazi değerlendirmesi yapılırken arazi üzerinde ki sabit tesisler dikkate alınmaz.

Komisyonca belirlenen derecelendirme raporları muhtarlık ve belediyece uygun görülecek yerde 15 günlük süre ile askıya çıkartılır.Arazi malikleri derecelendirmeye ilişkin itirazlarını ilan bitim süresinden itibaren 15  gün içerisinde arazi derecelendirme komisyonuna yazılı olarak yapabilirler.Arazi derecelendirme komisyonu yapılan itirazları 15 gün içerisinde karara bağlayarak ilgililere yazılı olarak bildirip, yeniden askıya çıkararak 15 gün boyunca ilan eder.Arazi sahibi ve ya diğer ilgililer yine ilan süresinin bitiminden itibaren 15  gün içerisinde proje idaresine itirazda bulunabilirler.Proje idaresi 30 gün içerisinde itirazı karara bağlar.İdarenin bu kararı kesin olup verilen karar ilgilere yazılı olarak tebliğ edilir.Süresi içerisinde itiraz edilmeyen arazi derecelendirmeleri kesinleşir.

  • Ortak Kullanım ve Kamu Tesisleri :
  • Toplulaştırmaya tabi tutulan arazilerden %10’nu aşmamak üzere ortak kullanım payı kesilebilir.Bu ortak kullanım payı parselizasyon öncesinde belirlenir ve kesilen pay için maliklere ücret ödenmez.Ancak ortak kullanım payları üzerinde kalan taşınmazlara proje idarelerince kamulaştırma işlemi yapılabilir.Toplulaştırma proje alanında baraj, yol, sulama ve tahliye kanalları, elektrik iletim tesisleri ve diğer tesislerin sadece bu alana hizmet eden ayrıntıları için gerekli olan arazi öncelikle ortak katılım payından karşılanır. Bu yolla karşılanamayan arazi, Hazine arazilerinden veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden, bunların yeterli olmadığı durumlarda gerçek ve tüzel kişilerden anlaşma veya kamulaştırma yoluyla karşılanabilir.
  • Ortak kullanım alanları dışında kalan kamu ait karayolları, demiryolları, havaalanları, elektrik iletim tesisleri, barajlar, göletler ve buna benzer kamu yatırımları için gerekli olan alan, varsa ortak katılım payı için kesilen miktardan bedeli ödenerek karşılanır, yoksa Hazine arazilerinden, Hazine arazilerinin yeterli olmadığı veya bulunmadığı yerlerde ise ilgili idarelerce belirlenecek usul ve esaslar dahilinde fiziki tesislerin yapılacağı alana bağlı kalınmaksızın gerçek ve tüzel kişilerinden anlaşma yoluyla karşılanabilir. Bu araziler fiziki tesislerin yapılacağı yere kaydırılır.Uygulama sırasında tescil dışında fazla gelen miktar hazine adına tescil edilir.

Tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra son aşama olan parsellerin düzenlenmesi aşamasına geçilir.

  • Toplulaştırma İşlemlerinin Tamamlanması (Parsellerin Yeniden Düzenlenmesi) :

Proje idaresince yukarıda belirtilen aşamalardan sonra çevre ve doğanın korunup, iyileştirilmesi hususuda nazara alarak aşağıda belirtilecek olan kıstaslara göre proje alanının yeniden düzenlenmesini yapılır veya yaptırılır.

  • Yeni blokların oluşturulmasında, yerleşim birimleri arasındaki mevcut veya yeni düzenlenecek kadastral sınır, mevcut yol, kanal, tesis ve projeleri ile topoğrafik yapı dikkate alınır.
  • Maliklerin istekleri de dikkate alınarak parsellerin arazi derecelendirmedeki hakedişlerden azami yüzde on ortak katılım payı düşüldükten sonra kalan miktarın toplamına eşit değerdeki alan, mümkünse tek parsel olarak tercih sırasına göre verilir.
  • Maliklere ait şerhli ve takyitli, parçalı ve hisseli araziler, bu halleriyle yeni parsellere taşınarak toplulaştırılır.
  • Sabit tesisler ile çevre ve doğaya görünüm güzelliği veren arazi, yapı ve tesisler eski maliklerine verilecek şekilde parsel planlaması yapılır. Ancak mal sahibinin birden fazla bu özellikte sabit tesisi var ise malikin bunlardan birinin etrafındaki toplulaştırma isteği dikkate alınır.
  • Proje alanında birden fazla yerleşim birimleri arasındaki alan değişikliklerine ilişkin kadastral sınır değişiklikleri, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır.
  • Dikili tarım arazileri ile seraların olduğu alanlar gerektiğinde kendi içinde toplulaştırmaya konu olur. Bu yerlerde parsel büyüklükleri yörenin ihtiyaçlarına göre belirlenir.
  • Kamu kuruluşlarınca tesis edilmiş olan irtifak hakları, uygulama sonucu oluşacak yeni parsellere maliklerin muvafakatı alınmadan ve bedel ödenmeden aktarılır.
  • Çayır ve meralar, toplulaştırmaya dahil edilerek mümkün olduğunca sulama, tahliye ve yol sisteminden faydalandırılır.
  • Proje sahasındaki sabit tesislerin tescilleri yapılmış olsun ya da olmasın tüm dokümanları ilgili kişi ve kuruluşlardan temin edilerek bunlardan yerleri değiştirilemeyecek olanların mevcut durumları korunur.
  • Yeni parselasyon planlarının askıya çıkarılması ve onaylanması

Arazi derecelendirmeleri nazara alınarak proje idaresince yapılan yada yaptırılan yeni parselizasyon planları ve yeni mülkiyet lisiteleri mahalinde 15 gün süre ile askıya çıkartılır.Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren 15 gün içerisinde proje idaresine itiraz edebilirler, bu itirazlar en geç 30 gün içerisinde karara bağlanır. eni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri Bakanlığın onayı ile kesinleşir.Maliklerin ve ilgililerin bu konuda dava hakları saklıdır. Kesinleşen parselasyon planına uygun olarak yeni parseller hak sahiplerine dağıtılır. Bu konuda doğabilecek anlaşmazlıklar yeni duruma göre sonuçlandırılır.

Anlaşmazlıkların parselasyon planının onayından sonra sonuçlanması halinde, ilave alan ihtiyacı öncelikle tahsisli arazilerden, mümkün olmaması durumunda kamulaştırma bedeli ödenerek karşılanır. Fazla arazi verilmiş fazla miktar için rayiç bedeli malikten talep edilir. Malik, bu bedeli ödemekten imtina ederse, fazla miktar köy tüzel kişiliği adına hisseli olarak tescil edilir.

  • Diğer Hususlar
  • Kamu Arazilerinin ve Yeterli Büyüklükte Olmayan Arazilerin Durumu :

Toplulaştırma sahası içerisine giren devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan ve hazinenin özel mülkiyetinde olan ve toplulaştırma amacına hizmet edebilecek kamu tarım arazileri Bakanlığın talebine istinaden vasfına ve mevcut kullanım şekline bakılmaksızın Maliye Bakanlığınca Bakanlığa tahsis edilir.Bu araziler Ekonomik ölçekte, yaşayabilir ve gelişebilir tarım işletmeleri oluşturmak için tarım arazisi bulunmayan veya yetersiz olan çiftçilere, tarımsal işletme kurabilmeleri veya mevcut olanı geliştirmeleri amacıyla, toplulaştırma kapsamında Bakanlıkça bedeli mukabilinde dağıtılabilir.

Yeterli büyüklükte olmayan tarımsal arazilerinin gerektiğinde kamulaştırılabilmesi için 5403 Sayılı kanun ile bu kanun kapsamında değerlendirilmek üzere bakanlığa yetki verilmiştir. Toplulaştırma uygulamalarında, tahsisli araziler ile birlikte bu araziler kullanılarak yeter büyüklükte yeni parseller oluşturulur ve bu parseller; arazisi kamulaştırılan veya yeter büyüklükte tarım arazisi olmayan yöre çiftçilerine öncelikli olmak üzere rayiç bedeli üzerinden ve Bakanlıkça belirlenecek usûl ve esaslara göre Maliye Bakanlığı tarafından doğrudan satılır. Bu amaçla yapılan kamulaştırma ve satımlara konu olan işlemler ve düzenlenen kâğıtlar Katma Değer Vergisi hariç her türlü vergi, resim, harç ve yukarıda bahsi geçen katkı payından sorumlu değildir.

  • GENEL DEĞERLENDİRME :

Teori üzerinde bir çok faydayı sağlayabilecek olan toplulaştırma işlemlerinin pratiğe konulmasında hakkaniyet kıstası birinci öncelik olmalıdır.Mevcut tarım arazilerinin içerisinde bulunduğu durum nazara alındığında  kanunda ve tüzükte belirtilen işlemlerin yapılabilmesinde bir çok fiziki engeller ile karşılaşılacağı açıktır.Bu işlemleri yapacak olan kurum ve kuruluşların oldukça dikkatli davranması gerekmektedir.Çiftçilerimizin ise değerlendirmelerini iyi yapıp haksızlığa uğradıklarını düşündükleri durumlarda belirtilen sürelerde itirazlarını yapmaları, davalarını ikame etmeleri gerekmektedir.Aksi halde dikkatsizlik üzerine yanlış ve haksız işlemeler neticesinde hak kayıpları yaşanabilecektir.

 

G&C Hukuk ve Danışmanlık Bürosu

Av. Caner ÇOBAN

Aynı zamanda 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatına ilişkin hükümleri de halen uygulanmaktadır. Durumun gereklerine göre ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun hizmet akdine ilişkin hükümleri uygulanmaktadır.

Bu çerçevede işçi işveren ilişkisinin doğal bir sonucu olarak işçinin iş görme, hizmet üretme borcu doğarken işverenin de ücret ödeme borcu doğmaktadır. İşçinin iş görme borcu mevzuattan kaynaklanan sebeplerle sınırlandırılmıştır.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi müteahhit ile arsa sahibi arasında, arsa sahibinin arsasına karşılık olarak müteahhidin arsa sahibine bağımsız bölüm yapmayı üstlendiği, arsa sahibinin de müteahhide arsa payını devretme borcuna girdiği karşılıklı, iki tarafa borç yükleyen, karma nitelikli bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır.

Sözleşmenin niteliği hususunda farklı değerlendirmeler olmakla birlikte yüksek mahkeme kararlarında sözleşmenin trampa niteliği üzerinde durulmuştur.

Adres Değişikliği

13 Temmuz

2014

GcLogo

2011 yılından bu yana danışmanlık ve avukatlık faaliyetlerine Selçuklu Nüve İş Merkezinde devam eden büromuz 14.07.2014 tarihinden itibaren Konya Adalet Sarayı Karşısı Bey Plaza B Blok No:206’da danışmanlık ve avukatlık faaliyetlerine devam edecektir. 

VERGİ USUL KANUNU  (m.359/b ) ÇERÇEVESİNDE SAHTE FATURA TANZİM ETME VE SAHTE OLARAK TANZİM EDİLMİŞ FATURAYI KULLANMA (1) 

GİRİŞ

Vergi Usul Kanunu’nun Kaçakçılık Suç ve Cezaları başlığını taşıyan 359. Maddesinde  kaçakçılık suçları  ve bu suçlara verilecek cezlaı tanımlanmıştır.

Bu madde çerçevesinde tanımlanan suçlarla ilgili olarak

  • 18 aydan 3 yıla ( VUK m.359/a)
  • 3 yıldan 5 yıla (VUK m.359/b)
  • 2 yıldan 5 yıla (VUK m.359/c) şeklinde farklı cezalar öngörülmüştür

GİRİŞ

Vergi Usul Kanunu 351. Maddesinde usulsüzlüğü tarif etmiştir. Buna göre Usulsüzlük, vergi kanunlarının şekle ve usule mütaallik hükümlerine riayet edilmemesidir. Bu durumda henüz bir vergi kaybı meydana gelmemesinden dolayı usulsüzlüğü ceza hukukundaki kabahatlere benzetmek mümkün olmaktadır. Öyle ki vergi yükümlüsü veya vergi sorumlusu vergi kanunlarının şekle ve usule ilişkin hükümlerine aykırı davranmak suretiyle vergi kaybı oluşturmaya  elverişli bir ortam yaratmak istemektedir.

17 Şubat

2014

Son günlerde ülkemizde vergi levhalı medyum haberlerinin yaygınlaşması üzerine konunun hukuki açıdan özellikle de vergi hukuku açısından incelenmesini gerekli kılmıştır. Bu çerçevede sorulması gereken ilk soru şudur. Kimler gelir vergisi mükellefidir?

Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde boşanma sebebi olarak hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranışlar da boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.İlgili kanun maddesine göre ;“Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” (TMK m.162/1) 

A. GENEL OLARAK
Teknolojik ve ekonomik gelişmelerin baş döndürücü bir hızla gerçekleştiği günümüzde boşanma da toplumsal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ömür boyu birlikte yaşamak, birlikte bir gelecek tesis etmek amacıyla kurulan aileler çeşitli sebeplerle dağılmaktadır. Boşanma, hukuki olduğundan daha fazla sosyal bir olgudur.

Toplam 2 sayfa, 1. sayfa gösteriliyor.12